8 Şubat 2012 Çarşamba

Büyükbabamın Tükenmezi...

Yarıyıl tatilinin ikinci yarısında Bursa’daydık. Hafta sonuna doğru havanın güzel olmasından faydalanarak annemi de alıp Bursa’nın yakın çevresine geziler yapma fırsatı bulduk. Çocukluğumun yazlarının geçtiği fakat ne yazık ki artık tanımaya dahi imkan olmayan Güzelyalı, nam-ı diğer Burgaz’ın, kış nedeniyle trafiğe açık olan sahil yolundan arabayla geçebilme şansımız oldu. Şu anda biçimsiz ve çirkin apartmanların yükseldiği bu sahil yolunun kenarında eskiden bulunan küçük evleri ve içlerinde yaşayanlarla anılarımızı konuşa konuşa Mudanya’ya kadar ilerledik.  Zamanında zeytin ağaçlarının kapladığı uçsuz bucaksız arazilerin bulunduğu Mudanya’da, ablamların yazlık evinin bahçesinde hala daha varlığını sürdüren küçücük zeytin ağacının üstünden zeytin topladık.  Her ne kadar insana hüzün verse de; dallara uzanıp zeytinleri elimizle tek tek toplarken her şeyi unutup bu işe odaklanmak bana terapi gibi geldi. Babacığım yaşıyor olsaydı, bu zeytinleri tuzlayıp, yağlayıp kavanozlara koyar ve  hergün üşenmeden evire çevire harika sele zeytinleri elde ederdi.
Çevre gezilerimiz sırasında Bademli’de akşam yemeği yediğimiz Bademiçi Restaurant mutlaka adından söz edilmesi gereken gerçekten çok hoş bir mekan. Özellikle iftar yemeği için geçen sene eniştem ve ablamın ısrarla bizi davet ettiği ama bir türlü gidemediğimiz Şef Ömür Aksoy’un yarattığı bu lezzetli ve bir o kadar da samimi ortamı çok beğendim. Antakya mutfağının güzel yemeklerini Bursa’da yeme imkanı elde etmenin yanında, genç ve yetenekli Şef Ömür Bey çok özel lezzetler de sunuyor artık aile gibi olduğu müşterilerine. Aile gibi olduğu yorumum, kendisini pek çok masada oturmuş sıcak sohbetler yaparken görmemden kaynaklanıyor. Ayrıca gelenleri müşterisi değil de, misafirleriymiş gibi karşılayıp geçirmesi de insanda bu etkiyi yaratıyor ister istemez.
Asıl sözünü etmek istediğim, Bademiçi Restaurant’ta daha henüz yemek servisi başlamadan yapılan ve bizleri çok eskilere götüren ilginç su servisi. Su diyorum ama, aslında doğal maden suyu ve yüzde yüz elma suyunun karışımından oluştuğunu öğrendik içinde doğranmış taze mevsim meyvelerinin de bulunduğu bu sarı renkli içeceğin. Annem; bunun rahmetli büyükbabamın alt tarafında musluk bulunan küçük bir toprak küp içine hazırladığı, adına ‘Tükenmez’ denilen bir içecekle çok benzer olduğunu söyledi. Bademiçi'nde bu suyun ikramı, eskiden hemen hemen herkesin evinde bulunan göbekli cam sürahilerde yapılıyor.  Kabuğu soyulmadan dörde bölünmüş portakalın turuncusu ile  elmaların kırmızısı ve taze nane yapraklarının yeşili müthiş bir renk harmonisi oluşturmuş camın şeffaflığında. İşte bu özelliği ile büyükbabamın yaptığından farklılık gösteriyor Şef Ömür Bey'in karışımı. Çünkü hiçbir şeffaflığı olmayan küpten sadece suyu alınıp içilirmiş bir zamanlar bu içeceğin. Kübün içine kabuklarıyla atılan ayva, elma, döngel, limon, portakal gibi meyvelerin üzerine su konur ve öylece bir süre bırakılırmış. Hatta akşamları meyve yerken soydukları kabukları da bu karışımın içine atarlarmış hem aroması, hem de şifası geçsin diye ve suyu azaldıkça da su eklerlermiş. Yani günümüzde mevsim meyvelerini çok iyi yıkadıktan sonra kabuklarıyla yememizi tavsiye eden doktorlarımızın da onaylayacağı çok şifalı bir karışım olurmuş bu aslında…
O halde Şef Ömür Akkor’a hem bize bu nostaljiyi yaşattığı, hem de böyle sağlıklı bir sunum yaptığı için teşekkür etmek gerekiyor.
Ayrıca belli mi olur, bu yazıyı okurlarsa henüz isim koymadıkları, hem görüntüsü hem de lezzeti güzel bu içeceği belki de ‘Tükenmez’ ismiyle ikram ederler bundan sonra Bademiçi’nde.



BÜYÜKBABAMIN TÜKENMEZİ
Malzemeler:
Ayva
Elma
Döngel (Günümüz manav ve pazarlarına göre muşmula)(Olgun olmayan döngeller tercih edilmelidir)
Armut
Limon
Portakal vb. kış meyveleri
Su
Yapılışı:
Ayva, elma, döngel, armut, limon, portakal vb. kış meyveleri kabuklarıyla doğranmadan kapalı bir kapta üzerine kadar çıkmış suyla birlikte bekletilir. Turşu mantığı ile bir süre kıvamını bulması için kapağı açılmaz. Daha sonraki günlerde tadarak istenilen lezzete ulaşılıp ulaşılamadığı kontrol edilir. Ağız tadına göre tüketilir. Suyu azaldıkça su eklenerek çoğalması sağlanır. Meyveler tazeliğini yitirdikçe, yenilenir. Bir sürahiye aktarılarak içine taze nane, limon, portakal, elma vb.  meyveler doğranarak şık sofralarda da ikram edilebilir. (Arzuya göre cam kadehlerde servis yapılabilir.)
Sağlıklı günlerde içilir.
Afiyet Olsun…